"Merhamet duygusu olmayan biri artık insan değil demektir" Orta Çağ Japonya'sında özgürlüklükçü politikaları yüzünden sürgüne gönderilen vali Taira, oğlu Zushio'ya böyle söyler. Zushio, annesi Tamaki ( muhteşem Kinuyo Tanaka) ve kız kardeşi Anju'yla beraber ailesinin topraklarından kaçar. Bir rahibenin ele verdiği Zushio ve Anju, zalim Sansho'nun (Eitaro Shindo) yönettiği çok büyük bir esir kampına gönderilirler. Anneleri de kaçırılarak uzakta ki bir adaya götürülüp Fuhuşa itilir. Böylece, sinema adına yapılmış en dokunaklı ve felsefi yolculuklardan biri başlar. Kenji Mizoguchi'nin ölümünden kısa bir süre önce çektiği bir dizi başyapıtın belki de doruk noktası olan Efendi Sansho, büyük ölçüde, ağır kamera hareketleriyle ilerleyen karmaşık biçimde tasarlanmış genel planlardan oluşan, yönetmenin imzası haline gelmiş bir görsel Uslubun mükemmeliyetini sergiler; Mizoguchi bu tarzı 1930'lardan itibaren geliştirmeye başlamıştır. Bu acıklı başlangıçtan sonra öykü bir kaç yıl ileriye sıçrar. Artık bir yetişkin olan, güçlü ama duyguları tamamiyle körelmiş Zushio (Yoshiaki Hanayagi), Sansho'nun en güvenilir adamlarından biri haline gelmiştir; İşkence ve sakatlamam emirlerini gözünü kırpmadan yerine getiren gaddar bir karaktere sahiptir. Bir gün Zushio'ya yaşlı ve hasta bir kadını, ölsün diye kampın duvarları dışına bırakması emredilir. Anju'da (Kyoko Kagawa) sözde yardımcı olmak için onu takip eder. Ancak o sırada başlarına gelen küçük bir kaza (bir ağacın dalını kırmaya çalışırken ikisi de yere yuvarlanırlar.) Esir düşmeden önce birlikte geçirdikleri günlerden kalma bir çocukluk anısının zihinlerinde canlanmasına yol açar. Zushio ne kadar korkunç bir insan haline geldiğini farkeder; Anju'yla beraber kaçmaya karar verirler ama birlikte kaçarlarsa yakalanacaklarından korkan Anju, kardeşinin kaçabilmesi için kendisini feda eder. (Zushio kaçar ve sonunda ailesinin itibarının iade edilmesini talep edebilecek bir noktaya gelir. Sansho'nun esir kampına bu kez bir resmi görevli olarak geri döner. Sansho'yu oradan kovarak, kampı orada yaşayan kölelere teslim eder ve onlarda olağanüstü bir toplu çılgınlık sahnesinde kampı yakıp kül ederler. Resmi görevini terk eden Zusio, annesini aramaya gider. Yıllar öncesinde Anju ile ikisi, bir adada sürekli kayıp çocuklarıyla ilgili bir ağıt söyleyen yaşlı, topal bir fahişeye dair bir hikaye duymuşlardır. Zushio adaya gider ve sahilin ıssız bir bölümünde annesiyle yeniden buluşur. Sinirleri boşalır ve yaptığı tüm kötülükler için af diler. Öte yandan annesi onu, oğlunun kendi öğretilerine bu kadar sadık yaşadığını bilse, babasını onunla gurur duyacağına inandırmaya çalışır. Eğer bu noktada hıçkıra hıçkıra ağlamıyorsanız, ruhunuzda bir delik var demektir. Mizoguchi'nin dünya bakış açısı zifiri karanlıktır. Şiddet, ihanet ve sebepsiz zulüm temalarını işler. yine de kişi bunları değiştiremiyorsa, belirli bir ideale sadık kalarak direnebilir. İyi ile kötü arasında savaş sonuçta insanın kendi içindeki bir savaştır ve filmin muhteşem final sekansında, anne ile oğul ağlayarak birbirlerine sarılırken insan, onların arasında ki sevginin evrende ki en büyük güç olduğunu hisseder. Bu sevgi dünyanın hakkından gelmese de onun ötesine geçebilir. Bu yazı TA Sinema Klasik tarafından derlenmiştir. zeynep1972 -
8.4
1970-01-01 01:00:01 MrBoto
Yorum Yapın / Bilgi Verin
×

× Şikayet Konusu:


×
Yorum


alıcı:konu: mesaj:
Tek Tuşla Bağlan...×