Hollywood'un ulusal kültürleri belirli bir kalıba sokarak yansıtması normalde insana rahatsızlık verir ama Gönül Yolu'nun önemli bir sahnesinde gözümüze ilişen Havana-Küba görüntüsüne kim karşı çıkabilir ki? Kibar kumarbaz Sky Masterson (Marlon Brando), bir sosyal yardım kurumunun üyesi olan ağırbaşlı Sarah Brown'i (Jean Simmons) bir uçağa atlayıp burada onunla akşam yemeği yemeye ikna etmiştir. Sarah sarhoş olup da cüretkâr dürtülerine teslim olunca, gözlerinin önünde cereyan eden esaslı Latin Amerikan dramı kanını tutuşturur: Bir anda ortaya çıkan rakibesi, bir egzotik dansçı, Sky'ı baştan çıkarmaya çalışır. Çok geçmeden içkinin açığa çıkardığı tutkuların dansı, ateşiyle ortalığı kasıp kavurur. Bu sahne, Michael Kidd'in film için hazırladığı devrim niteliğindeki koreografinin eşsiz bir örneğini sunar. Yürümek ya da parmakla işaret etmek gibi normal, sıradan jestler, dansın doruğuna ulaştığı noktaya dek aşamalı olarak stilize edilir, köşeli ve ritmik hale getirilir. Bireysel figürler, grup figürleriyle iç içe örülür. Ayrıca her şeyden önemlisi bu sahneleme, Sarah'nın sarhoş hamleleri ve salınışları gibi kasıtlı olarak hantal, biçimsiz ve görünüşte amatörce hareketleri de içine alır.Gönül Yolu, iki erkek yıldızın varlığı açısından iki ayrı film gibidir; Brando'yla Frank Sinatra arasında, 40 yıl sonra çekilecek Heat'teki (Büyük Hesaplaşma, 1995) Al Pacino ve Robert De Niro karşılaşmasını hatırlatan bir meydan okuma diyaloğu geçer. Nathan Detroit (Sinatra) tiplemesi, senaryoyu da yazan yönetmen Joseph Mankiewicz'in kaynak olarak aldığı Damon Runyan imzalı cana yakın, uyanık serseri öyküsüne daha sadıktır (New York tarzı konuşma ve davranış biçimlerinin tüm "etnik" tikleri başarıyla abartılmıştır). Nathan'ın, Adelaide (Vivian Blaine) adında bir uzatmalı sevgilisi vardır ve onlar arasındaki gerginlik Frank Loesser'ın canlı müziği eşliğinde "Adelaide's Lament" gibi hoş bir malzemenin kullanılmasına zemin hazırlar. Ama (Broadway hayranları "Luck Be a Lady" ve "Sit Down, You're Rockin' the Boat" gibi daha geleneksel, etkileyici grup performanslarını tercih etseler de) heyecanı asıl yükselten, filme daha romantik bir tat katan Sky ve Sarah ikilisidir; Mankiewicz bu seferlik gereksiz diyaloglara ağırlık verme huyunu bir keftara bırakmıştır. "If I Were a Bell" ve "I'll Know When My Love Comes Along" şarkıları aşkı muhteşem biçimde dile getirir ve Mankiewicz bu şarkıları, iki övgüye değer oyuncu arasındaki harika mizansenlerle donatır. zeynep1972 -
7.3
1970-01-01 01:00:01 MrBoto
Yorum Yapın / Bilgi Verin
×

× Şikayet Konusu:


×
Yorum


alıcı:konu: mesaj:
Tek Tuşla Bağlan...×