Sıkı Denetlenen Trenler, kara mizahı, ayrıntıya önem atfedişi, mahcup ve şefkatli hümanizmiyle Çek Yeni Dalgası’nın ideal bir örneği olarak çıkar karşımıza. Jiri Menzel’in bu ilk uzun metrajlı filmi, tıpkı önceki filmlerinin çoğunda olduğu gibi, Çek romancı Bohumil Hrabal’ın metinlerinden uyarlamadır. Senaryoyu da beraber yazan bu ikilinin ilişkisi oldukça yakın ve dostanedir: Menzel, aldığı En iyi Yabancı Film Oscarı’nı tümüyle yazara atfederken, Hrabal’sa filmi, kendi orijinal metninden daha çok sevdiğini söyler. Utangaç, hassas genç bir delikanlının duygusal eğitiminin anlatıldığı hikâyenin ana damarını trenler oluşturur. Milo (iri zleri, meraklı bakışlarıyla Buster Keaton’ı anımsatan Vaclav Neckar’ın canlandırdığı karakter) "tek bir yerde durmasını sağlayan ve ağır işlerden uzak tutan" yeni üniformasından, istasyon bekçiliği işinden gurur duyar. Ancak tatlı bir biletçi kıza tutkuyla âşık Milo, kendisini ona yaklaşmaktan alıkoyan çekingenliğinden ötürü umutsuzluk içindedir. Rol-modeli, alaycı ve uslanmaz kadın delisi Hubi-ka’ysa (Josef Somr), vaktini çaktırmadan kuralları delmeye ve karşısına çıkan her dişi yaratığı avlamaya ayırır. Şimdilerde aldatıcı bir biçimde işleniyor olsa da bu tema, hikâye, 2. Dünya Savaşı’nın son yıllarında durgun bir tren istasyonunda geçiyor olmasaydı, pek de ilginç olmazdı. Kaç yıldır devam ettiği halde önceleri pek de umursanmayan savaş, kademe kademe her şeye lge etmeye, Milo’nun hikâyesine de trajedi ve karmaşıklık katmaya başlar. O güne kadar Çek sinemasınca işgal kuvvetlerine karşı kahramanca bir mücadele olarak çözümlenen bu dönem, filmde dolaylı ve ironik bir açıdan ele alınır. "Çoğu film, bilinçli bilinçsiz, savaşı çekici kılar," diyen Menzel’in amacı abartılı savaş mitini yapıçözüme uğratmaktır. Trenlerin kahramanlıklarla ilgisi yoktur: Hubi-ka’nın asıl derdi Direniş mücadelesine katkı vermek filan değil, cinsel arzularını tatmin etmekken, Milo’ysa tesadüfen oradadır. Ayrıca kimse de şeytanlaştırılmamıştır filmde: Evinden uzak kalmış, zihnen kayıp bir grup Alman askerinin yaptığı iş, faşist köpeklere destek vermek değil, bir tren dolusu güzel hemşireyi bakışlarıyla kesmektir. Çek Nazi işbirlikçisi Counselor Zednicek’se (Vlastimil Brodsly), cani bir yaratıktan ziyade, kendisine eşlik eden alaycı, Wagner sterişçiliğini tiye alan müziğiyle, bir budaladan başka bir şey değildir. Çekoslovakya üzerindeki Sovyet hakimiyetine çok ciddi yer verilmiş değildir gerçi ama, o dönemde filmi izleyen yerli sinemaseverlerin böyle bir çıkarsama yapmış olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. İtaatsizlik stergesi gülümsemesi ve saygısızlık belirtisi sessizliğiyle Çek zekâsını kendisinde cisimleştiren İyi Asker Svejk karakterinin etkisi, asla, Wehrmacht’ın sınırlardan geri çekilişimi zafer stergesi parlak bir taktik ürünü olarak yorumlayan Zednicek’e, istasyon personelinin ifadesiz suratlarla karşılık vermesi kadar şiddetli değildir. Aynen Hasek’in klasik romanı gibi Sıkı Denetlenen Trenler de güldürü, trajedi ve maskaralığı erotizmle taşlamayı; doğallıkla absürdlüğü hayli nefret uyandırıcı bir tuhaflıkla, büyüleyici bir biçimde birbirine karıştırır. Hrabal sağ olsun; Menzel, romanın trajik sonunu yumuşatmaya yeltenememiştir.
7.8
1970-01-01 01:00:01 MrBoto
Yorum Yapın / Bilgi Verin
×

× Şikayet Konusu:


×
Yorum


alıcı:konu: mesaj:
Tek Tuşla Bağlan...×