Abbas Kiarostami’nin tüm filmleri gibi Rüzgar Bizi Sürükleyecek de sonsuz bir şimdiki zamanın içinde geçiyor ve tıpkı yaşam gibi, hatta daha da fazla, bir hikayeden çok gündelik işlerin takıntılı tekrarından oluşuyor. Pinpirikli bir mühendis bir cenaze töreni kaydetmek üzere ekibiyle birlikte Tahran’dan Üran Kürdistanı’nın ücra bir dağ köyüne gelir. Köylülerin mutat konukseverliğine güvenen mühendis, sabırla ölümcül derecede hasta olan yaşlı bir kadının ölümünü beklerken küçük bir çocukla arkadaşlık kurup, karşılığında kadının durumu hakkında bilgi edinir. Şehirdeki insanlarla bitmek bilmeyen telefon rüşmeleri yaparken telefonu çeksin diye yüksek bir tepeye inip çıkarak günü öldürür. Ekibindekilerin seslerini duyarız ama yüzlerini hiç rmeyiz. Mühendis Tahran’daki adamlarıyla, ne olduğu hiçbir zaman tam anlaşılmayan konularda tartışır durur. Rüzgar Bizi Sürükleyecek’te, bir bokböceğinin faaliyeti ve bir adamın kuyuya düşmesi dışında adına olay denilecek bir şey yok ve Kiarostami bunları her zamanki dinginliğiyle zlemliyor. Filmde zaman hem mühendis için hem de izleyici için yavaşlıyor. Batılı dram anlayışı yadsınıp yeni baştan tanımlanıyor. Olağanüstü şeylere gebe bu yarı-öykünün boşluklarını doldurmaksa bize düşüyor.
7.6
1970-01-01 01:00:01 MrBoto
Yorum Yapın / Bilgi Verin
×

× Şikayet Konusu:


×
Yorum


alıcı:konu: mesaj:
Tek Tuşla Bağlan...×