Akibiyori 1960 tarihli bir film. Konusu sadece iki cümle özetlenebilecek kadar kısa. Evlilik yaşı biraz geçmiş bir kız, onu evlendirmek isteyen ölmüş babasının arkadaşları ve kızın annesi. Kız evlenmek istemiyor çünkü annesi yalnız kalacak. Bu üçlü ayak içerisinde Ozu tüm Japon toplumunun modernizmin tarihini özetliyor. Yönetmenlik herhalde böyle birşey. Çok basit bir konudan, içinde bulunulan çağın tüm sorunlarını aktarabilmek. Çok zor birşeyi, çok basitmiş gibi yapmak. Ozu’da bu konuda bir deha. Çünkü evlilik, toplumun tüm ahlak yasalarının iç içe girdiği grift bir konu. Evliliği anlatırken, eski ile yeni yaşam tarzının kıyaslamasını ve bu paralelde toplumsal değişimin bir parametresi olarak sunulabilir. Olaya böyle bakınca, Ozu’nun takıntısı olan Japon aile ve ahlak kavramlarını anlatabilir ki, Akobiyori’de bunu fazlasıyla yapıyor. Filme dönmeden şunu eklemeliyim ki; Ozu hep aynı konu etrafında 60 yakın film çekmiştir. Hatta filmlerinin adı: Erken sonbahar, Geç sonbahar, Erken bahar, Geç bahar ... İkinci dünya savaşından sonra, Japonyanın işgali ve savaşın yarattığı travma ile toplumun bireyleri arasında bir kopma meydana geliyor. Bu kopma gençlikte Amarikan rüyası sendromu ile açıklanabilecek, sözde özgürlük mefhumu ancak temel olarak, geçmişten bir şey almadan sadece özenti bir kuşak yetişiyor. Gelenekçi Japonlar ise, yenilgi ve bunun sonucunda geleceği kaybetme korkusuyla beraber, hem bir eleştiri ve özeleştiri sürecini yaşıyorlar. İşte Ozu sinemasının temsil ettiği yerde tam da burasıdır. Akiko yaşı yirmilere gelmiş genç bir kızdır. Büyük bir şirkette çalışmaktadır. Babası öldüğünden annesi ile hayatını özdeşleştirmiş ve annesinin varlığı ile tanımlamıştır kendisini. Babasının arkadaşları Akiko’yu evlendirmek isterler(tıpkı bizdeki gibi çevrelerinden münasip adayları incelerler). Sonunda bir aday vardır Akiko ile tanıştırlar ama annesi yalnız kalacağı için oğlanı beğenmesine rağmen evliliği kabul etmez. Hemen konsey toplanır, Ayoko(Akiko’nın annesi) evlenmeden bu işin olamayacağını ve Ayoko’nun evleneceği bir kişi bulurlar. O da Akiko’yu evlendirme konseyinden Prof.Koichi’dir. Aslında bu konseyin hepsi gençliklerinden itibaren Ayoko’dan hoşlanan tiplerdir. Koichi kabul eder ama çekincelerle beraber, mesela oğlu ne diyecektir filan. Tokyo Story’deki benzer hikaye burada tekrar eder; çocukların aileyi yük bulması ve hayatlarına engel olarak rmeleri mevzusu. Ama tüm sorunlar hal edilir ve konsey akiko’ya annen evlenecek diyerek evlenmeye razı etmeye çalışırlar. Tam da bu noktada Akiko tersine bir reaksiyonla, annesine kızar. Çünkü o terk etmemiştir annesi nasıl terk eder. Bu sorundan dolayı evi terk eder. Arkadaşı Yukiko’nun yanına gider. Şunu eklemeliyim: Yukiko, Ozu’nun tasvir ettiği veya hep olmasını istediği japon gençliğini simgeler. Kendi kararlarını alan ve uygulayan, gelenek ve yeni yaşam tarzını birleştirmiş bir genç. – Kendi modernizm tarihimizde de hep böyle bir gençlik hayal edilmiştir. Atatürk’te bile. – Yukiko insiyatif alır. Herkesle iletişime geçer. Gerçeği öğrenir. Akiko’nun evlenebilmesi için, ilk önce annesinin evlenmesi gerektiğini düşünen ve Akikoya yalan söyleyen konseye meydan okur. Fırçalar onları. Konseyde yaşananları Akiko ve Ayako’ya anlatır. Anne ve kız konuşurlar. Akiko evlenmeye karar verir. Evlenmeden önce annesi ile tatile çıkarlar. Filmdeböylece biter. Akibiyori’de ilgimi çeken bir diğer husus, omuz kamerasının kullanımı. Kamera hep oyuncu ile bütünleşiyor. Onun gçz hizasında, yakından çekim nerdeyse yok, genel çekimler çok sık kullanılmış. Bence bu kamera kullanımı, japon geleneksel sadeliği ve hayata başış açısılarındaki mütevaziliğe karşolık geliyor. Bir yönetmen içinde yaşadığı toplumla özdeşleşmeli ki; anlattığı şey bir gerçeklik temeline otursunç Ozu bunu beceriyor. Becerirken, sinemanın topluma bakışını, toplumun sinemaya bakışını yansıtıyor. Yani Ozu’nun sineması grift bir metebolizma. Geçişkenlikler içeren, İdeolojik referans noktaları bolca olan bir sinema. Son olarak. Ozu’nun bir çok filmini izlemiş biri olarak, şunu söylemeliyim bizim 1950 – 1990 arası yaşadığımız modernleşme serüvenimizi yakalayabiliriz. Hatta bir çok kişeye haksızlık yaparak, Ozu bu dilimi Türkiye’yi hiç bilmeden, belki de adını bile duymadan, bir çok yönetmenimizden daha iyi anlatmıştır.
8.3
1970-01-01 01:00:01 MrBoto
Yorum Yapın / Bilgi Verin
×

× Şikayet Konusu:


×
Yorum


alıcı:konu: mesaj:
Tek Tuşla Bağlan...×